BİRLEŞİK BİLGİ ALANLARI

Üstad Ergün ARIKDAL



BİR ruh varlığı, bedenine %100 olarak bağlı değildir. Bağlılığımızın
oranı, aşağı yukarı % 20-25 oranındadır. Ruh varlığının enerjetik
olarak bütün gücüyle bedeni etkisi altında tutması mümkün değildir.
Beden böyle bir enerjiyi taşıyamaz. Ancak %25’lik bir oranla beden,
can halinde bulunur. Ama aşağı yukarı %75’lik olan diğer kısım
tamamen serbesttir ve kozmik ilişkiler içerisindedir.
Carl Gustave Jung, serbest halde ruh varlığının mevcut olduğunu ve
ruhun kozmik ilişkilerini fark etmiş olan büyük bir hekim ve
psikologdur. Özellikle arşetip teorisinde bunu anlatmak istemiştir.
Arkaik denen en eski, yani insanın yeryüzünde meydana gelişi ile
beraber oluşmaya başlayan ortak imajlar mevcuttur, diyor. Nitekim
insana görmediği, tecrübesini yapmadığı imajlar gelebilmektedir.
Bundan 2000-5000 yıl önceki insanların tasavvurları ile aynı
olabilen bu imajlar nereden kaynaklanıyor?
İşte bunlar, insan ruhunun kozmik ilişkiler halinde olduğunu
gösterir. Bizler her ne kadar çeşitli engeller yaratarak
birbirimizden sevgimizi ve dostluğumuzu esirgesek de, ruh varlıkları
bu tip engelleri aşıp geçen bir kimliktedir. Astral seyahat yapan
birisi için ne duvar, ne kale, ne de dünyanın kendisi hiçbir şey
ifade etmez. O her türlü aralıktan geçer gider. Ruhlar arasındaki
irtibat da aşağı yukarı buna benzer. Aslında bütün ruh varlıkları
birbirleriyle dosttur. Onlar %75’lik kısmı ile kozmik bir alan
içinde birbirleriyle her türlü bilgi alışverişini yaparlar.
Dünyanın bütün kısırlılığına rağmen yine de belli bir yaşa geldikten
sonra bayağı olgunlaşmış insanlarla karşılaşıyoruz. Bu olgunluk
acaba gerçekten onun yeryüzünde geçirmiş olduğu tecrübelerden mi
kaynaklandı? Hayır. O, maddesel ortam içinde bir bedeni yönetirken,
metafizik olan yanı da kozmik ilişkiler halindeydi. Ruhların
birleşik bilgi alanlarında herkes birbirinin tecrübesinden
yararlanır; çünki herkes otomatik olarak yayın yapar, yani zorla
birbirinden bilgi alınmaz. Herkes bu otomatik yayınlar nedeniyle
birbirinin istasyonunu dinleyerek bilgi ve tecrübe sahibi olur. Bu
bakımdan toplu yaşayışın tekamülü hızlandırması kesindir.
Bazıları daha da hızlı gidiyor ve bu birleşik bilgi alanından
yararlanmanın özel şartlarını ele geçirmeye çalışıyor. Mistisizmin,
Sufizmin, Budizmin, Zenin, Taoizmin temeli, bu birleşik bilgi
alanından özel olarak istifade edebilme araştırmasıdır. Birleşik
bilgi alanından özel olarak yararlanmak için, bütün okültistler özel
çalışmalar yapmışlardır. Kimi vücudunu denetlemiş, kimi şuuraltını
düzene sokmuş, kimi şuurunu temizlemeye çalışarak mümkün olduğu
kadar bu alandan fazlasıyla yararlanmanın yollarını aramışlardır.
Buna, sırrın sırrına, bilginin bilgisine, realitenin hakikatine
kavuşmak denir. Bir reel olan görünen, bir de bunun arkasında sebep
olan vardır. Realitenin hakikati, sebepleri bulmaktır. Bu da sırrın
sırrıdır.